Akademik

Çocuğum Hakkını Arasın


Öğretmenlik hayatımda öğrencilerimle ilgili en çok zorlandığım konulardan birisi; çocuklara sınırları ile ilgili farkındalık oluşturma süreçleriydi. Çocuklarımın ciddi bir çoğunluğu haklarını çok iyi biliyordu. Bu durum bana muazzam bir mutluluk veriyordu çünkü biliyordum ki o çocuklar büyüdükleri zaman bu ülkenin bir ferdi olarak kimseye haklarını yedirmeyeceklerdi. Haksız olan güçlü olmayacaktı belki artık. Çocuklarımın haksızlık karşısında seslerini yükseltmesi bu yüzden hep bir bakıma umutlarımı yeşerten bir durum olmuştu. 

Fakat bu süreçte rahatsızlık veren bir detay vardı.  Aslında çok da önemli bir detaydı bu. 

Evet! Çocuklarım kendi haklarını çok iyi biliyorlardı, ama bazıları için başkalarının haklarının hiçbir önemi yoktu. 

Peki bireyin kendi hak ve özgürlüklerinin sınırı nerede çizilmeliydi?

Çocuklarımızı dış dünyadan korumak için onlara haklarını aramayı öğretirken; aslında istemeden başkalarının hakkını yiyen bireyler haline mi dönüştürüyorduk? 

Çocuklarımıza başkalarının haklarını önemsemeyi nasıl anlatacaktık?

Böyle durumlarda evde nasıl bir ortam olduğunu bir öğretmen olarak hep çok merak ediyordum. Ne görüyordu da çocuklar, düşünce yapıları bu yönde bu derece coşkuyla gelişirken, empati yönleri bu kadar zayıf kalıyordu?

Konu tamamen sınır koymakla alakalıydı. 

Kendi çocukluğundaki eksik yaşantılarını ya da bir şekilde eksik kalmış nesneleri (bir oyuncak, bisiklet vb.), kırgınlıklıklarını, haksızlığa uğramış o küçük hallerini onarmak için ebeveynler kendi çocuklarını seçiyordu.

Belki söylediğim çok mantıksız gelecek ama birçok ebeveyn aslında kendi çocukluğunu onarmak ve bilinçaltını rahatlatmak için çocuklarını kullanır. 

  • Bana almadılar ama ben çocuğuma alacağım.
  • Bana yapılanların çocuğuma yapılmasına asla izin vermem.
  • Ben iyi okullara gidemedim ama o gidecek. 
  • Bana bu imkanlar sunulmadı ama ben çocuğuma sunacağım.
  • Benim gibi olmasını istemiyorum.

Sevgili Ebeveynler,

Herkes çocuğu için elbet en iyisini ister. En iyisini de elbet yapmaya çalışırız, yapmalıyız da… Ama bu hikayenin kahramanı siz değilsiniz, çocuğunuz.

Ona sınır koymamanız ya da tüm dünyayı ayakları altına sermeniz, sizi daha iyi bir ebeveyn ya da daha iyi bir çocukluk geçirmiş mükemmel bir yetişkin yapmayacak. 

Anne-baba olmadan önceki deneyimlerimiz, yaşadıklarımız, ailemiz ve izlerimiz ile barışmak bence çocuğumuz için en sağlıklısı olacaktır.

Böylece gerektiği yerde ona sınır koymalı ve başkalarının haklarının da olduğunu hatırlatmalıyız. 

En çok da anne-baba olarak sınırlarımızı çekmeli ve yeri geldiğinde her şeyi ona açıklama şansımız olmayacağı ve zamanı gelinceye kadar bize güvenmesi gerektiğini anlatmalıyız.

Sevgiyle Kalın

Derya Amaç

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir