• Akademik

    Duygusal Gelişimi Destekleyen Oyunlar (Başlangıç)

    Çocukların duygularını düzenleyebilmesi ve kontrol edebilmesi için öncelikle hissettiği duyguyu anlamlandırması yani doğru tanımlaması gerekmektedir. Bu ilk oyunda temelde duygu ve davranış ayrımı üzerinde duracağız.

    Bunun en güzel yöntemi de 

    1. Bol iletişim kurmak
    2. Oyunu, iletişimimizde bolca kullanmak

    O nedenle ilk etkinlik “duyguları tanımlama” ile ilgili. 

    Öncelikle elimizde her bir duyguya uygun yüz ifadeleri olmalı ve bu ifadeler üzerine iletişim kurmalı, anlatmalı, sorular sormalı, biz de duygularımızı paylaşmalı ve kendimizden “çocuğun seviyesine uygun” örnekler vermeliyiz. 

    Bu yüz ifadelerini ayna karşısında taklit etmeyi de deneyebiliriz. 

    O zaman gelsin sorular:

    • Bu kartlardaki yüzler için ne söyleyebilirsin? 
    • Evet, burdaki yüz çok mutlu görünüyor. Peki diğeri?
    • Taklit etmek ister misin? Cevap “hayır”sa bunu siz deneyebilirsiniz 🙂 sizin ifadelerinizi de görmek ufak çapta bir sosyal gözlem olabilir.
    • Cevap ”evet” ise her bir duygu üzerine taklit yaptığınız esnada ya da sonrasında, bu duyguyu hissetmesine neden olan olayı paylaşmayı isteyip istemeyeceğini sorabilirsiniz?
    • Asla zorlama ya da ısrarda bulunmayın. 
    • Kendi yaşadığınız ufak anılar ve durumlardan örnekler verin.

    Örn: 

    İş yeride arkadaşınız hiç beklemediğiniz halde doğum gününüzü hatırlamış ve size bir hediye almıştır. Bu durumda öncelikle

    Ne hissettiniz? (Kişinin kendi duygusu)

    Nasıl davrandınınız? (Kişinin kendi düşüncesi)

    Davranışınız sonucunda arkadaşınız ne tepki verdi? (Karşımızdakinin davranışı)

    Arkadaşınız size hediyeyi ne hissederek almış olabilir. (Karşımızdakinin duygusu)

    Gibi detaylarla sosyal ilişkiler ile ilgili doğru örneklemler oluşturmuş olabiliriz.

    Peki o bizimle paylaşımda bulunduğu zaman ne yapabiliriz? 

    Örn:

    Arkadaşı sınıf içerisinde izin almadan eşyalarını almıştır ve o bu duruma çok öfkelenmiştir. 

    Bu paylaşımdan sonra duygu ve davranış ayrımından çok net bahsetmemiz gerekir. 

    Zaten “Hayat Bilgisi ve Türkçe” derslerinde duyguların tanımalamarı ve davranıştan ayrımı kazanımlar içerisinde mevcuttur. 

    Bu noktada “Öfke” hissettiğimizdir. Karşımızdaki, hislerimizi davranış yoluyla göstermezsek anlamayabilir. 

    Arkadaşının kalemini izinsiz alması sonucunda hissettiğin öfke (duygu)

    Arkadaşını öğretmenine söylemen ya da onu bu konuda sözlü (konuşarak) uyarman (davranış)

    Oyun dışı zamanlarda da birlikte insanları gözlemleyerek, “bir film sahnesinde geçen bir olayla ilgili bile olabilir” davranışlar ve duygular üzerine bolca konuşup fikir alışverişinde bulunalım.

    İşte çocuklar bu ikisinin ayrımını net bir şekilde bilişsel olarak kavradıktan sonra, davranış kontrolünde önemli bir adım atmış olacaklardır.

    Derya AMAÇ

  • Akademik

    Duygusal Gelişim

    EQ (Duygusal Zeka) ile paralel olarak gelişen, çevresel faktörler ile arttırılabileceği düşünülen bir beceridir. 

    Bu gelişim alanı bireyin kendi duygularını anlamlandırma, nedenlerini saptayabilme, sonuçlarını ön görme, buna dönük davranış geliştirme, istek ve arzularını denetleyip “kontrol” edebilmenin yanında; bireyin başka insanların da duyguları ile empati kurup, sağlıklı sosyal ilişkiler kurabilmesini, doğru iletişim yolları belirlemesini sağlamaktadır. 

    Kısacası kişinin “öz denetim” becerilerini edinmesi ile ilgili bir konudur.

    Öyle ki IQ’nuz ve sınav odaklı eğitim sistemimiz sayesinde; iyi üniversitelere girip, iyi bir meslek edinebilirsiniz fakat öz denetiminiz yoksa, sosyal hayatında sorunlar yaşayan, kendi duygu ve düşüncelerini anamlandıramayan, öfkenizi kontrol edemeyen, bir aile kurmakta zorlanan, insanlarla sağlıklı iletişim kuramayan ya da doğru kararlar alamayan birisi olabilirsiniz.

    Peki bu gelişim nasıl sağlanır?

    Burada kilit sözcükler “duygu kontrolü, empati, öz denedim ve öz düzenleme becerileridir.”

    Bu becerileri de ancak duygusal anlamda gelişimimizi destekleyerek sağlayabiliriz.

    Bebekler doğumdan 4 yaşına kadar olan süreçte,  gelişimlerinin gereği duygu kontrollerini sağlamakta zorlanırlar. 

    Yani bebeğinizin, istediklerine anında ulaşma arzusunu kontrol edememesi ve ulaşamadığı zaman da içinden yükselen o öfke ya da yaşadığı hayal kırıklığı gayet normaldir.

    Fakat hayatının bir döneminden sonra bireyin duygusal becerilerinin, sosyal deneyimleri ile git gide artması beklenmektedir. Bu da ailelerin sabır ve öz veri ile destekleyebilecekleri bir olgudur.

    Evet, her çocuk aynı değildir.

    Kimi bu kontrolü erken yaşlarında daha iyi sağlayabilirken, kiminin daha fazla emek harcayarak bu beceriyi edinmesi gerekmektedir. İşte bunun temel nedeni de EQ seviyesinin bir kısmının da (%50 olduğu düşünülüyor) genetik faktörler ile bireye aktarılmasıdır. 

    Örnek vermem gerekirse, “psikolojik etmenlerden bağımsız olarak” eğer çocuğumuz sınıf içerisinde:

    1. Öğretmenlerinden, ailesinden ya da arkadaşlarından istediği anında olsun istiyorsa, 
    2. Çevresi ile ilişkilerinde duygularını ifade ederken yanlış yöntemlere başvuruyorsa, 
    3. Tüm kuralları bilmesine ve anlamasına rağmen uymakta zorlanıyorsa
    4. Dürtülerini kontrol altına alamıyorsa      

    Duygusal gelişiminin desteklenmesi gerekmektedir. Maalesef dürtüselliğin kontrol edilebilmesi birkaç ay gibi kısa bir süre içerisinde kazanılabilen bir beceri değildir. Bu gelişim bir süreçtir, bazen “dürtü kontrolünü sağlayabilecek seviyeye ulaşmak” birkaç seneyi bulabilir. Bu noktada ailelerin sabırlı, anlayışlı ve öz verili davranmaları gerekmektedir.

    Neticede 2 ihtimal vardır; “genler ya da çevre.” Ve ikisinin de kaynağı yine ebeveynlerdir.

    Dolayısıyla bu noktada çocuğumuzun davranışlarına karşı suçlayıcı, yargılayıcı ya da cezalandırıcı olmak sağlıklı dönütler değildir. 

    Peki bu gelişimi desteklemek için neler yapabiliriz?

    O da bir sonraki yazımda 🙂

    Sevgiler

    Derya AMAÇ