• Akademik

    Çocuğuma Ödev Alışkanlığı Nasıl Kazandırırım?

    Ben bir ilkokul öğretmeniyim. Öğrencilerimin anaokulu öğretmenlerinin bin bir emek sonucu okul olgunluğu kazandırıp, bize teslim ettiği durakta bayrağı devralırım. Anaokulu, ilkokul, ortaokul vs. Hangi sınıf seviyesinde olursak olalım, biliriz ki öğrenmenin tohumlarının ilk atıldığı yer ailedir. Öğrenme sürecinde aile her zaman iş birliği yapmamız gereken hatta öğrencimize fayda sağlamak istiyorsak bunu yapmaya mecbur olduğumuz üç faktörden en önemlisidir.

    Şimdi sizlere öğretmenlik hayatımda ve çevremde en sık gördüğüm ve yapılmaması gereken bir yanlıştan bahsetmek istiyorum.

    Öğrencime, öğrendiklerimi pekiştirmek için verdiğim ödev sorumluluğunu velilerin üstlenmesi.

    Bunun temelde 2 sebebi olabilir:

    1. Ebeveyn, çocuğunun yaptığı yanlış bir davranışın kendi ebeveynliğinin sorgulanmasına sebep olacak bir eksiklik olarak görür. Hatta daha da rahatsız edici olanı, başkaları da çocuğunun yaptığı yanlış davranışı ebeveynin eksiği olarak değerlendirecektir. İşte bu endişe ile kusursuz bir ebeveyn profili oluşturma çabası hem ebeveynin kendisine hem de çocuğa ciddi zarar verebilecek bir tutumdur.
    2. Ebeveyn, çocuğunun öğrenmesinden sorumlu hisseder ve gerek akademik hayatında gerekse ileriki yaşamında başarılı olabilmesi için temelden bazı becerileri çocuğu zamanında edinsin ister. Bu da gayet olağan bir duygudur ve her anne-babanın önemsemesi gereken bir konudur; çocuğunun iyi bir eğitim alması ve temelinin sağlam olması.

    Bu noktada eğer birinci seçeneğin size ait bir sebep olduğunu düşünüyorsanız. “Kimliğini Aramak” adlı yazıma göz atabilirsiniz. Çekinmeyin, kimse bunu okuduğunuzu bilmeyecek…

    Eğer ikinci sebebi kendinize yakın buluyorsanız şunu söyleyebilirim ki; çocuğunuzun iyi bir eğitim alması için duyduğunuz kaygılarınızdan siz sorumlusunuz. Bu kaygıları doğru yönetmek ve yönetirken de çocuğunuzun öğrenme isteğini zedelemeden, kendinize ait olmayan sorumlulukları almadan çocuğunuza rehber olabilmek sizin göreviniz. Kaygılarınızı yatıştırmasını ilkokul çağındaki bir çocuktan bekleyemeyiz. Peki ama bu haklı kaygılarımıza nasıl çözümler üretebiliriz?

    Çocuğu ilkokul 1. Sınıfta okuma-yazma öğrenme sürecinde olan velilerime hep şunları söylerim;

    • Çocuğunuzun sorumluluklarını doğru bir şekilde yerine getirip getirmediğini kontrol edebilirsiniz. Çocuğunuz, evde yaptığı tekrar çalışmalarının sorumluluğunu alıp almadığının kontrol edildiği, bu konuyu önemsediğinizi ve öğretmenle iletişim halinde olduğunuzu her zaman bilmeli.
    • Sizler de ebeveyn olarak yerine getirdiğiniz sorumluluklardan çocuğunuzun seviyesine uygun olanları onunla paylaşabilir ve ona örnek olabilirsiniz. Çocuğunuzla, herkesin sorumlulukları olduğunu ve bu sorumlulukları üstlenmenin tüm aile bireyleri için faydalı olduğunu konuşabilirsiniz.
    • İlköğretim 1. Sınıfın ilk dönemi, yani çocuğunuz okumayı sökene kadar okuma-yazma içeren ev çalışmalarında yanında kalıp destek olabilir fakat sonrasında desteğinizi aşama aşama geri çekmelisiniz.
    • Hafta içi ve hafta sonları yapılması gerekenler ayrı ayrı planlanmalı; bu planlama yapılırken çocuğunuzu sürece dahil etmelisiniz. Daha sonrasında elzem bir durum olmadıkça plana uymak konusunda kararlı bir tutum sergilemelisiniz. Bu noktada belki ilk iki hafta bir direnç görebilirsiniz fakat sonrasında sizin kararlı tutumunuzu gören çocuğunuz daha uyumlu bir şekilde birlikte hazırladığınız plana uyacaktır. Planlamada saat belirlemek yerine bir görev sıralaması yapmanız da yeterli olacaktır. En nihayetinde biliyoruz ki kurallar ve düzen çocukların bulundukları ortamda rahat hissetmesini sağlar. Bu düzene doğdukları günden itibaren farklı şekillerde (uyku rutinleri, beslenme düzenleri, banyo saati vb.) ihtiyaçları vardır.
    • Çocuğunuz hafta içi okuldan eve geldikten sonra dinlenme aralığı ardından plana bir sorumluluk eklenmeli, hevesini kurduğu etkinlik vb. ne ise sorumluluk tamamlandıktan sonra ona planda yer verilmelidir. Özellikle hafta sonu “Şu partiye gidelim de dönüşte ödevini yaparsın.” söylemleri sorumluluğun çocuk tarafından ertelenebilir bir görev olduğuna inanılmasına sebep olacaktır.
    • Önceliğinizin sorumluluklarımız olduğu konusundaki ciddiyetinize çocuğunuzu inandırmak ve net olmak önemli ve zor bir görevdir.
    • Evde demokratik bir ortam sağlamak ve çocuğumuzun da birçok konuda fikrini almak elbette önemlidir fakat bazı doğrular vardır ki tartışmaya veya ikna çabasına girişmek anlamsızdır. Çocuğunuzla ödevlerle ilgili asla çatışma ve tartışma ortamı yaratmamalı; çocuğunuza istikrarlı, plana sadık, sakince rehberlik etmelisiniz.
    • Ve son olarak evet! Çocuğumuzun hayat başarısı, sorumluluklarını bilmesi ve ödevlerini yapması önemli. Ancak sizin çocuğunuzla kurduğunuz iletişim dilinin açık ve anlayışlı oluşu, onunla sağlıklı bir ebeveyn çocuk bağı inşa edebilmeniz hepsinden daha öncelikli ve hatta tüm hayat becerilerinin/başarılarının ön şartıdır.

    Ödev sizin değil çocuğunuzun bir sorumluluğudur.

    Desteğe ihtiyaç duyduğu durumlarda öğretmeni ile iletişim kurması gerektiği konusunda çocuğunuzu yönlendirmeli ve öğretmen ile mutlaka iş birliği yapmalısınız.

     

    Sevgilerimle

    Derya AMAÇ

  • Akademik

    Sesli Okuma

    Özellikle ilkokul çağındaki çocukların okuduğunu anlama becerisinin ve fonolojik farkındalığın gelişimi için zaman zaman sesli okuma yapmaları gerekir. Bu gelişimi sağlayan en temel şey okuma esnasında çocuğun kendi sesini duyması yani “sesli okuma” yapmasıdır. 

    Kendi sesini duyan çocuk: 

    1. Okurken yaptığı hataları daha kolay fark eder.
    2. Okuma hızı ve akıcılığı ile ilgili öz denetim sağlayabilir.
    3. Okumada hızlanır.
    4. Kelime dağarcığını zenginleştirir.
    5. “Vurgu ve tonlamaya dikkat ederek okuma”konusunda kendisini geliştirebilir.
    6. Okuduğu metni aynı zamanda duyduğu için anlama becerisini olumlu yönde destekler.
    7. Dil (telaffuz) becerisinin gelişimini destekler. 

    İlkokul 1. ve 2. sınıfta çocukların birçoğu “okuduğunu anlama” becerisinin gelişiminde ve etkin bir okuma gerçekleştirebilme konusunda zorlanırlar. Bunun en büyük nedeni, okuma-yazma öğrenimi sırasında, okumanın ilk aşamada “mekanik” bir şekilde gerçekleşmesidir. Bkz. Mekanik Okuma

    Çocuk, çoğunlukla sembolleri seslendirir ve “anlama çabası” yalnızca akıcı bir şekilde okuyabilecek aşmaya geldiğinde gerçekten başlar. O nedenle 2. ve hatta 3. sınıf velilerimin bir kısmından şu sözleri duyarım. 

    -Hocam, okuyor ama anlamıyor. Özellikle matematik problemlerini çözerken anlamakta zorlanıyor. Anlasa çözecek…

    Derslerin en temeli “Türkçe”dir.

    Eğer birey okuduğunu anlamıyorsa becerilerini somut bir şekilde göstermekte zorlanır.

    Çocuklarımızın okuduğu metinleri anlamaları için ebeveynlere önerdiklerimizden birisi de çocukların “sesli okuma” yapmalarıdır. Okudukları metin üzerine sohbet etmeleri ve fikir alışverişinde bulunmalarıdır. Böylece okuma-anlama becerisi ile ilgili çocuk, büyük bir yol katetmiş olur. 

    Derya AMAÇ

  • Akademik

    Fonolojik Farkındalık


    Çocuklarda, işitsel dikkat becerisi ile paralel olarak süreç içinde gelişim göstermesi beklenen bir beceridir. Birey duyduğu sesleri, sözcükten bağımsız olarak ayırt edebilir ve hecelerine ayırabilir. Bu farkındalık bilinçli bir konuşma, okuma ve anlamayı da beraberinde getirir. 

    Okuma-yazmayı söken her çocuğun maalesef “Fonolojik (sesbilgisel) farkındalığı vardır.” diyemeyiz.

    Bunu diyebilmek için çocuğun sözcükleri:

    1. Meydana getiren sesleri duyduğu sırada ayrıştırabilmesi
    2. Doğru telaffuz edebilmesi
    3. Hecelerine doğru bir şekilde ayırabilmesi
    4. Her bir sesi ifade ederek kodlayabilmesi (k-a-l-e-m) gerekmektedir.

    Okuma-yazma öğretimi sırasında henüz bu farkındalığı tam kazanmamış olan çocuklar, bazı sözcükleri ezbere okumaya çalışabilir ya da anlamlı bir okumaya henüz geçmemiş olabilir. Bu 

    Her konuda olduğu gibi bu konuda da çocukların doğru bir yönlendirme ve zamana ihtiyaçları vardır. 

    • Uyak ve ses tekrarı içeren şiirler, maniler, tekerlemeler okumak/dinlemek faydalı olacaktır.
    • Görseli ya da videosu verilmeyen ortam ya da canlı sesleri dinletilerek, çocuktan bu seslerin nereye ya da neye ait olduğunu bilmesi istenebilir. (Örn; şelale sesi, kafedeki ortam sesi ya da hayvan sesleri…)
    • Okuma-yazma öğretimi esnasında, ses ve heceler birleştirilerek ilerlenmeli ve aşama aşama gerçekleşmelidir. 
    • Ezbere okuma yapmaya çalışan çocuklarda; kelimenin tamamı yerine, sırasıyla heceler açılarak okuma çalışması yaptırılmalıdır.
    • Nesnelerin adları söylendikten sonra baştaki, sondaki, ortadaki (sesler) harfler çocuğa sorulabilir. 
    • Kelimelerin seslendirilmesinden sonra, ilk ya da son heceleri çocuğa sorulabilir. 

    Çocuğumuzun konuşmayı öğrendiği ilk yıllarda:

    1. Onunla bebek konuşması yapmamak (Ya şen ne kaday tatlışınnnn vb.)
    2. Eylemleri doğru sözcükleri ile ifade etmek (bıcı bıcı yerine duş almak, atta yerine dışarı çıkmak…) çok önemlidir. 

    Okul öncesi dönemde (0-6 yaş) çocukların birçoğu, bazı sözcükleri telaffuz etmekte zorlanabilir. Bu durum normaldir. 

    Çocuğu baskılamadan sözcüklerin doğru ifade edilişini göstermek yeterli olacaktır. 

    Fakat ilerleyen süreçlerde bu durum iyileşme göstermeden devam ediyorsa ve çocuk konuşurken hala bebek konuşması yapıyor ya da akranları veya yetişkinler söylediklerini anlamakta zorlanıyorsa bir uzmana danışmakta fayda vardır.

    Sevgiler

    Derya AMAÇ

  • Akademik

    Çocuğum Yazı Yazmak İstemiyor

    Çoğunlukla bu isteksizliğin 2 nedeni vardır:

    1. Biyolojik nedenler
    2. Sosyal nedenler

    Bizim için çok basit görünen “yazma” işlemi, ilkokula yeni başlayan çocuğumuz için daha zor olabilir. Özellikle erkek çocuklarında daha geç gelişen ince motor kas becerileri (parmak kasları buna bir örnek), kalemi tutarken, küçücük alana yeni öğrendiği sesi hem de yönüne uygun bir şekilde sığdırmaya çalışırken ciddi bir efor harcar. Bu kısmı nedenlerin biyolojik olanıdır. Yani kas gelişiminden kaynaklı, çocuk çabuk yorulduğu için isteksizdir.

    İşin kötüsü çizdiği harfin hatalarını da net bir şekilde gördüğünden, iyi yazamadığını düşünür, yapmakta zorlandığını fark eder ve motivasyonu düşer. Bir de başında devamlı, ona yanlışını gereğinden fazla vurgulayan, her hatasını düzelten, mükemmeliyetçi, güzel yazdığı harfler için onu taktir etmeyen, yazdıklarını silen ya da yırtan bir ebeveyn varsa; kim yazmak ister ki?

    Zaten bir cümle için çok emek harcamıştır ama yazmak için uğraştığı kelime hem beğenilmez hem de silinir gider. İşte bu kısmı da sosyal nedenidir. Çocuk, yazdığı yazının çevresi tarafından beğenilmediğini düşünür ve çoğunlukla düzeltildiği için yazmaya isteksizdir.

    Öncelikle çocuğun penceresinden bir bakalım:

    • İlkokula başlamadan önce okuma-yazma ile ilgili bu kadar sembol ve kural yoktu. 
    • Şimdi hem okuma hem yazmayı daha fazla yapıyoruz.
    • Daha küçük satırlara o harfleri sığdırmam lazım. 
    • Yazarken bir yandan da harflerin yönü doğru olmalı.
    • Parmaklarım, yazarken gerçekten çok yoruluyor.
    • Bu uzun yazıları yazmak düşüncesi bile beni strese sokuyor çünkü başarabileceğimden emin değilim.
    • Peki ya bu yazdığımı da beğenmedikleri için silerlerse… O zaman baştan mı başlamam gerek?
    • Bazen de bakmadan yazmam gerekiyor ama ya “atlet” derse annem… Onu henüz bakmadan yazmayı bilmiyorum…

    Peki ne yapabiliriz? 

    • Her gelişim döneminde yaptığımız gibi, hızlı bir sonuç beklemek yerine okuma-yazma sürecinde de ona zaman verelim.
    • Hevesini kıracak olumsuz söylemlerden olabildiğince kaçınalım.
    • Hatasını söylerken, mutlaka olumlu bir dil kullanalım. Örn: “e” harfini çok beğendim, belki biraz “t” üzerinde durabiliriz ama eminin kısa bir zamanda onu da çok güzel yazacaksın. 
    • Yazdığını silerken kendisine soralım ya da nedenini açıklayalım. Mecbur kalmadıkça silmekten kaçınalım. Örn: “Emek verdiğin için silmeyi hiç istemiyorum bu sözcüğü ama daha iyisini yapabileceğine eminim.”
    • Yorulduğunu söylediğinde “makul bir süre sonra” kısa molalar verelim.
    • Çabası için onu taktir edelim.
    • Çocuğumuza güvendiğimizi hissettirelim.

    Tüm bunların dışında yazı yazdığı ortamda rahat olduğundan emin olalım. (Masa-sandalye boyutu, rahatlığı, uygun bir kalem ve sessiz bir ortam.)

    Çocuklarımızla empati kurmaya çalışırken beden ve algısı gelişiminin bizden çok farklı olduğunu unutmayalım. 

    Sevgiler

    Derya AMAÇ

  • Akademik

    Covid Sürecinde 2. Sınıfa Geçmek…

    Covid salgını sürecinde maalesef dünya genelinde birçok öğrencinin eğitimi sekteye uğradı ve bu öğrencilerden bazıları, tam da okuma-yazma öğrenmeleri gereken dönemde, en temel eğitimlerini evden devam ettirmek durumunda kaldılar.

    Fakat öğretmenleri ve akranları ile belli bir disiplin içerisinde, yüz yüze ve temas halinde gerçekleşebilecek eğitim ile evdeki arasında ister istemez farklar oluştu.

    Velilerimizin çalışma hayatı ve çocukların kısıtlanan sosyal hayatı işi daha da zorlaştırdı.

    Bu süreçte sizlere nacizhana “Evde neler yapabiliriz?” ya da okullar açıldıktan sonra öğretmenler ciddi bir planlama ve eğitim sürecine girdiğinde “Çocuğumun eğitimine evden nasıl destek verebilirim?” in cevaplarına biraz bakalım.

    • Mutlaka bir planlama şart. Evde gün içerisinde çocuğumuzun yapması gerekenleri kendisiyle birlikte planlamalı ve uyması konusunda destek olmalıyız.
    • Planda ders başında bir defada geçirilen süre en fazla 35 dk olmalı.
    • Planlamada çocuğumuzu mutlu etecek etkinlik- oyunlara da yer vermeliyiz.
    • Fiziksel aktiviteler çocuklar için beslenme ve uyku kadar önemlidir. Yaşadığımız bölgede parklar kalabalık ise ev ortamında egzersiz, dans, çocuk yogası gibi aktivitelere yer verilebilir.
    • Günde 3-4 cümle dikte çalışması yapılabilir.
    • Bir sayfa da olsa mutlaka kitap okunup, üzerinde konuşulabilir. Okuduğunu anlama becerisi için bu çok önemlidir.
    • Anahtar sözcükler belirlenip, kısa hikayeler yazılabilir. 
    • Birbiri ile ilişkisiz kelimeler içeren tombala kutusu hazırlanıp, çekilen kelimeler ile cümle kurma oyunları oynanabilir.
    • Bunların yanında ailece kutu oyunları oynanabilir.
    • Film akşamları düzenlenip patlamış mısır eşliğinde, ailece çocuk filmleri izlenebilir.

    “Etkili bir planlama ilkokul seviyesindeki bir çocuğa nasıl yapılmalıdır?” o da bir sonraki yazımda.

    Sevgiyle Kalın

    Derya AMAÇ