• Akademik

    Düşüyor Ama Asla Kaldırmıyorum

    Böyle söylendiği zaman çoğunlukla nezaketen sessiz kalmayı tercih ederim. Ama burda madem biz bizeyiz fikrimi söyleyeyim 🙂
    Son 50 senedir çocuk odaklı yaşayan aile sayısı gitgide arttı ve aslında hepsinin ortak amacı sağlıklı ve mutlu bireyler yetiştirmek.
    Ama bunu yaparken öğrendiğimiz bazı doğruların gereğinden fazla abartıldığını siz de düşünmüyor musunuz?
    Oğlum hafifçe yere düştüğü zaman ya da kafasını bir yere çarptığında aşırı tepkiler vermekten kaçındım. Her şeyden önce onunun canı yandığında tepkilerini doğru vermeyi öğrenebilmesi içindi bu. Fakat öyle durumlar var ki -özellikle yürümeye başladıkları dönem- düşüyor ve canı gerçekten yanıyor. Bu durumda seçenekleriniz onu görmezden gelmek
    ya da
    -Bak gördün mü düştün, hadi kalk şimdi kendin, demek olmamalı diye düşünüyorum.
    Bu noktada yanına gidip, onunla aynı seviyeye gelip (göz teması), ona sarılıp;
    -Evet oğlum, düştün ve canın yandı, diyerek canı acıyan yerinden öpüyorum. Yine tutup kaldırmıyorum, fakat temasta bulunuyorum ve “onun” farkında olduğumu hissettiriyorum. Benim için önemli olduğunu hissettiriyorum. Hatta durum öyle bir gelişti ki artık düştükten sonra, yanına gitmemi beklemeden ellerini öpmem için bana uzatıyor 🙂
    Ama zemine ya da masaya şiddet uygulamıyorum. ( Bu da ayrı bir paylaşım konusu bence 🙂
    Kas gelişimi; yürürken, tırmanırken ya da bir cismi kurcalarken de gerçekleşir. Fakat güçlü bir psikoloji de ancak; desteklenen, koşulsuz kabul ve sevgiyi hisseden, değerli olduğuna inanan bir zihinle olur.
    Siz, düştüğü zaman görmezden geldiğiniz bebenize güçlü olmayı öğrettiğinizi zannederken; “Tek başınasın.” ya da “Değersizsin.” mesajını da vermiş olmayın.
    Aman dikkat !
    Ayrıca kim düştüğü zaman birisi elinden tutsun istemez ki?

    Derya AMAÇ

  • Akademik

    Kitap Okutamıyorum

    Aslında biraz üzerine düşünecek olursak cümle, başından itibaren ne kadar zorlayıcı ve yanlış hissettiriyor.
    Velilerimden ve yakın çevremden en çok duyduğum sorunlardan birisi de kitap oku”t”ma mevzusudur.
    Bu noktada anne ve babanın iş hayatında oluşu, çocukla akşamdan akşama belli sürelerde kısıtlı görüşülen vakitleri, hafta sonlarına ayrılan kursları ve ailece geçirlen vaktin (duygusal ve sosyal paylaşım dilimi kastedilmiştir) kısıtlılığı, üstüne bir de ödevler + bireye indirgenememiş eğitim sistemi göz önüne alınırsa “Bu şartlarda çok zor, boşverin kitabı da okumasın.” deyip işin içinden çıkabilirim.
    Ama üzgünüm çıkmayacağım 🙂
    Bebelerimiz daha yaşına girmeden ciddi anlamda taklit ederek öğrenmeye başlarlar.
    Sesleri, davranışları, hareket etmeyi, anlamayı, anlatmayı vb.
    Bu noktada neredeyse doğumdan itibaren kitap yaşamının her alanında olmalı diye düşünüyorum. Günün belli saatlerinde kitap okumak “amaç” değil “araç” olarak kullanılmalı.
    Öğrenmek, öğretmek, çocuğumuzu anlamak ya da kendini doğru anlatmasını sağlamak için…Yavrumuzu yetiştirirken birçok konuda çocuk kitaplardan destek alabiliriz.
    “Biz okuma-yazma öğrenene kadar bunu yaptık.
    Şimdi öğretmeni kitap okusun diyor ama okutamıyorum!”
    Her sorunda olduğu gibi bunun da nedeni tek değil:

    1. Her şeyden önce çocuğumuzun gün içerisindeki stres düzeyini, enerjisini, motivasyonunu gözlemledikten sonra ondan beklenti içine girmeliyiz. Siz, işten demoralize olmuş ya da çok fazla yorgun bir şekilde döndüğünüzde koşa koşa kitap mı okumak istersiniz? Bu noktada zorlama, çoğunlukla ters teper.
    2. Çocuğumuz okuma-yazma öğrendi, evet. Fakat hala heceleme düzeyinde ve henüz akışkan bir şekilde okuyamıyor. Peki siz sürekli takılan bir filmi izlemekten keyif alır mısınız ? Ya da ağır çekimde ilerleyen sahneleri. Cevap sizde…
    3. Bir diğer neden ise: Anlamlandırma !!! Maalesef okuma-yazma öğretiminde okuma hızı ve otomatikleşme zihinsel anlamda biraz daha ön planda tutulur ve anlamlandırma geri planda kalabilir. Okuduğunu anlama konusunda hangi düzeyde olunduğu da yine en önemli konulardan birisi.
    4. Peki siz ne sıklıkta kitap okudunuz ya da çocuğunuza bu anlamda doğru model olabildiniz mi?
    5. Okul sonrası ve hafta sonu yapılanlar ne kadar planlı ? Çocuklar sizden planlı ve net olmanızı bekler. İyi ya da kötü her durumda belirsizlik, çocuklar üzerindeki en büyük baskılardan birisidir. Saat okumayı henüz bilmeyen 1. Sınıf öğrencime olay sıralaması ve süresi hakkında anlaşılır düzeyde bilgi vererek bir planlama yapabilirsiniz. 
    6. Hiçbir şekilde mi okumadı. Günde bir sayfa bile olsa: Kitaba başlayıp, okunan metin ile ilgili konuşulup, bu ortamı eğlenceli hale getirip günden güne sayfa sayısını “birlikte konuşarak” arttırabilirsiniz. Her şekilde yeter ki kitapla haşır neşir olup, onu ihtiyaç haline dönüştürebilelim. 
      Derya AMAÇ